Belirtilen noktalar ve saatlerde siz değerli misafirlerimizle buluştuktan sonra, gece saat 24:00 da yolculuğumuza başlıyor ve ve Konya gezimizi başlatıyoruz yolda alacağımız kahvaltı sonrası Anadolu Selçuklu Devleti’nin Başkenti ve tarihin en büyük Aşk şehri Konya’ ya ulaşıyoruz.
Turumuza ilk olarak "Gel, gel, ne olursan ol yine gel, ister kâfir ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..." dizeleriyle bizleri çağıran, Şems-i Tebrizi ile yakmış oldukları ateş ile asırlar boyunca insanların yüreğini ısıtan Hz Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Mevlâna Müzesi ve Yeşil Türbe turu ile başlıyoruz.
Mevlâna Müzesi'nin bulunduğu Mevlevi Dergâhının iç avlusundaki çilehane, mutfak, şadırvan ve türbeleri rehberimizin anlatımlarıyla geziyoruz. Daha sonra Şerafettin Bey Cami önünden geçerek, Mevlana’nın sırdaşı ve yol arkadaşı olan Şems'in Türbesinin bulunduğu Şems-i Tebriz’i Camisi'ne gidiyoruz.
Şems-i Tebriz’i Camisi sonrasında içerisindeki eşsiz çinileriyle ünlü bugün Çini Müzesi olarak hizmet veren Karatay Medresesini (Müzesini) görüp ardından Konya’nın meşhur etli ekmeğinden tadıyor ve Eski bir Rum köyü olan Sille’ye geçiyoruz. 5 bin yıllık tarihi yerleşim yeri Sille, tarihi kaynaklarda farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait camiler, hamamlar, çeşmeler, köprüler gibi Türk-İslam eserlerini tanıma imkânı buluyoruz.
Ardından aracımıza geçiyor Beyşehir’e doğru hareket ediyoruz. Burada ilk durağımız Eflatun Pınar Hitit Su Anıtı oluyor. Eflatun Pınar Hitit Su Anıtı, Hititler ’den sonra da fonksiyonunu kaybetmeden bugüne kadar ayakta kalabilen bu sistemin en güzel örneğidir. Anıt MÖ 13. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmektedir. Eflatun pınar Anıtı’nın Büyük Kral Tuthaliya IV dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Özgün taş işçiliği, kabartmalardaki kompozisyon ve bir açık hava tapınağı olarak düzenlenmesi ile Hitit Uygarlığının diğer kaya anıtlarından ayrılan Eflatun Pınar Anıtı, doğal kaya üzerine yapılmamış, birbirine uygun olarak kesilmiş andezit blokların titizlikle birleştirilmesi ile inşa edilmiştir. Doğal bir su kaynağı üzerinde yapılmış büyük bir havuz ve dikdörtgen formda şekillendirilmiş kayalar üzerine kabartma tekniğinde yapılmış tanrı ve tanrıça figürlerinden oluşmaktadır.
Buradaki gezimizi tamamladıktan sonra Eşrefoğlu Cami’ye gidiyoruz. Eşrefoğlu cami 1296- 1299 yılları arasında Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmış. Dışarıdan gösterişsiz olmasına karşın, başta nefis kolonlar, kalem işçiliğiyle süslenmiş ahşap tavan, aydınlık bacası, kündekâri minber ve çini mihrap olmak üzere orijinal iç mekân özelliklerinden çoğunu koruyor. Caminin tavan kirişlerinde, konsol aralarında ve mukarnas başlıklarında çok ince, renkli kalem işleri dikkat çekiyor. Özellikle kökboyalı motifler olağanüstü güzelliğe sahip. Anadolu ulu camilerinde mihrap ve minber egemendir Eşrefoğlu Camii; taş, tuğla, çini ve renkli boyama gibi birçok süsleme sanatının bir arada yoğun olarak kullanıldığı tek ahşap cami olması sebebiyle Türk mimarlık tarihide özel bir yere sahiptir.
Daha sonra öğle yemeği için serbest zaman veriyoruz. Yemeğin ardından Beyşehir’in gözdelerinden aşk adasına geçiyoruz. Efsaneye göre Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat, Kubadabad Sarayı'nda yaşarken bir oğlunu Beyşehir Gölü'nde kaybetmiş. Sultan, başka kimse ölmesin diye ferman çıkararak tüm tebaasından belli bir miktar kül ve yapağı getirmelerini istemiş. Halkın getirdiği kül ve yapağılar, gölün dibinden Akdeniz'e uzanan doğal su kanallarının kapatılmasında kullanılmış. Rivayete göre, Tolca Köyü yakınındaki kül adası da bu şekilde oluşmuştur.
Olca’da alacağımız akşam yemeğinden sonra Antalya'ya dönmek üzere yola çıkıyoruz. Antalya'da sizi tekrar buluşma noktalarımıza bırakırken bir başka gezimizde tekrar görüşmek dileğiyle vedalaşıyoruz.
Taksit | Aylık | Toplam |
2 | 0,00 TL | 0,00 TL |
3 | 0,00 TL | 0,00 TL |
4 | 0,00 TL | 0,00 TL |
6 | 0,00 TL | 0,00 TL |
9 | 0,00 TL | 0,00 TL |